Anne Babalar Buraya

GEMİLERİ KARADAN YÜRÜTEN KOMUTAN: FATİH SULTAN MEHMET

Söyleşilerde, konferanslarda, imza günlerinde öğrenciler tarafından bana en çok gelen sorulardan biridir: "Osmanlı padişahlarından en çok hangisini seviyorsunuz?" Cevabım kesin ve nettir: "Fatih Sultan Mehmet." Neden mi? Otuz yıllık saltanatı boyunca 2 imparatorluk, 4 krallık ve 11 prensliği kendine bağladı; 900 bin kilometrekare olan Osmanlı topraklarını, 2 milyon 214 bin kilometrekareye çıkardı. Kitap okumaya inanılmaz meraklıydı, sarayında zengin bir kitaplığı vardı. Yedi dili, ana dili gibi bilir; gelen elçilerle tercümansız konuşurdu. Hoşgörülüydü; Hristiyanların, Musevilerin törenlerini izlemeye giderdi. İlme düşkündü. İstanbul'un manevi mimarı olan ilim adamlarını ihmal etmez, sık sık ziyaretlerine gider, gönüllerini hoş ederdi.

Şairlere, ilim adamlarına maaş verir hatta ilme olan düşkünlüğünden dolayı onlar gibi başına sarık takardı. Bitmedi, fethin ardından İstanbul'a beş yüzün üzerinde mimari eser kazandırdı ve şehri bir "Medine-i Fazıla" (Erdemliler Şehri) yaptı. Kurdu, kuşu bile ihmal etmedi; kışın dağlara et bıraktırdı, yem serptirdi. Dahası var, Antik Yunan ve Bizans uygarlığına karşı yoğun bir ilgisi vardı. Hayran olduğu kahramanlar Akhilleus (Aşil) ile Büyük İskender idi ve Hıristiyanlığı bu dinin âlimleriyle tartışacak kadar iyi bilirdi. Fazlası da var, kendisine verilen "Fatih" unvanının yanında "Ebu'l-Hayrat" (Hayırlar Sahibi) diye de tanınırdı. Mütevazıydı; Trabzon'un fethi için zorlu Karadeniz dağlarında ilerlerken ordusuyla yer, içer, sohbet eder ve ordusuna şöyle derdi: "Bu gayelerimiz hep İslam için."

Ege'nin, Akdeniz'in, Adriyatik'in her tarafını bir coğrafyacı kadar iyi bilir; eline kâğıt, kalem verdiğinizde istediğiniz haritayı ezbere çizerdi. Matematiğin bir dalı olan trigonometride uzmandı. Ayrıca "Avni" mahlasıyla şiirler yazan bir şairdi.

Eğitimle Gelen Güç

Çoğu kişi Osmanlı Devleti'nin kısa sürede başarıya ulaşmasında ve üç kıtaya yayılmasında etkili olan faktörün ordusu, yönetim teşkilatı ve ekonomik gücü olduğuna inanır. Oysa Osmanlı, eğitim ve bilime verdiği değerle süper güç olmuş ve bu değer üzerinde yükselmişti. Bunda Fatih Sultan Mehmet'in şüphesiz ki büyük payı vardı. Şimdi gelin, onun bu konudaki harika çalışmalarını öğrenelim.

Osmanlı Süper Beyinlerinin Okulu

Fatih Sultan Mehmet, fethin hemen ardından İstanbul'da Sahn-ı Seman Medresesi'ni kurdu. Bu üniversite bugün dünyanın sayılı üniversitelerine eş değerdi. Fatih Sultan Mehmet; bu kuruma o kadar değer veriyordu ki bu medresede öğle yemeğinde hangi menünün çıkacağından, akademik kadroya, hangi ders kitaplarının okutulacağına kadar bizzat kendisi karar verirdi. Bugün, öğrenci koçluğu, kariyer planlaması vb. gibi eğitimde kullanılan sistemler; burada zaten kullanılıyordu.

İlme Verilen Değer

Fatih Sultan Mehmet'in sabah akşam, sık sık medreseye geldiğini, ders çalışan öğrencilerle sohbet ettiğini, onları takdir ettiğini, ödüllendirdiğini, bazen de sınav kurullarına bizzat katıldığını biliyoruz. En güzeli de mezun olan öğrencilerin kayıtları tutuluyor, başladıkları görevlerdeki başarıları izleniyordu. Günümüzde ülkemizin en büyük üniversitelerinden biri olan İstanbul Üniversitesi'nin logosuna bakarsanız "1453" yazdığını görürsünüz. Çünkü "Sahn-ı Seman" aynı zamanda bu üniversitenin temeli kabul edilmektedir.

1018 Yıldız Keşfeden Bir Astronom: Ali Kuşçu

Sahn-ı Seman Medresesi kurulduktan sonra dönemin en süper bilginleri eğitim kadrosuna alınmaya başlandı. Onlardan biri de Ali Kuşçu idi. "Kuşçu" unvanı dikkatinizi çekmiştir. Babası Uluğ Bey'in avlarda kullandığı kuşlarla ilgilendiği için adı buradan geliyor. En iyi hocalardan çok kaliteli bir eğitim aldı. İki alanda da uzman oldu: Astronomi ve matematik. "İlim Çin'de de olsa alınız." hadisine uyarak çok çalıştı, kendini geliştirdi. Öğrendiklerini sadece kendine saklamadı, ilminin zekâtını da verdi; bolca eser yazdı. Bilime büyük değer veren Uluğ Bey'in 1421'de 21 metrelik bir tepe üzerinde dev bir silindir şeklinde üç katlı olarak 30 metre yükseğe inşa ettirdiği medresede müdür olarak görev yapmaya başladı. Ay ve Dünya'nın hareketlerini, yerden yüksekliklerini hesaplama vb. gibi inanılmaz çalışmalara imza attı. Takvimler, zicler (yıldızların hareketlerini gösteren cetvel ve tablolar) hazırlayıp ekvatoru ve eksen eğikliğini hesapladı. Kıblenin yönünü tayin etti. Google'da, batılı kaynaklar ve bizim de bazı eserlerimiz modern astronominin kurucusu olarak Tycho Brahe'yi (1546-1601) kabul ederler. Kendisinin keşfettiği yıldız sayısı 777'dir. Buna karşın Ali Kuşçu tam 1018 yıldızı keşfetmiştir. Üstelik onun hazırladığı" zic" 200 yıl boyunca Oxford Üniversitesi tarafından kullanılmıştır.

Süper Bir Transfer

Ali Kuşçu, ilk olarak Osmanlı Devleti'nin rakibi olan Akkoyunlu Devleti hükümdarı Uzun Hasan'ın hizmetine girdi. Onun tarafından Fatih Sultan Mehmet'e elçi olarak gönderildi. Ünlü sultan ona Sahn-ı Seman'ın baş müderrisliğini (baş profesörlük) teklif etti. Elçilik görevini tamamladıktan sonra bu teklifi kabul etti. Üsküdar'dan özel süslenmiş bir kayıkla karşıya geçirildi, üst düzey bilginler tarafından Osmanlı sınırlarında karşılandı ve Sahn-ı Seman Medresesindeki görevine başladı.

Kendisine günlük 200 akçe gibi rekor bir ücret ödeniyordu. Ali Kuşçu; medresenin eğitim-öğretim programını hazırladı, süper beyinler yetiştirdi. İstanbul'un enlem ve boylam derecelerini hesapladı. Görevi sırasında çok sayıda eser yazdı, Bunlardan biri de Fatih Sultan Mehmet'e sunduğu matematik kitabıydı. Sosyal medya yoktu ama Ali Kuşçu'nun ciddi bir "takipçi" kitlesi vardı. Ve sıkı durun; Amerikan Ulusal Uzay ve Havacılık Dairesi olan NASA, Ay'da bir bölgeye astronomi bilimine katkısından dolayı Ali Kuşçu'nun ismini verdi!


Örnek Alınacak Bir Lider


Görüldüğü gibi Fatih Sultan Mehmet sadece İstanbul'un değil, eğitim ve bilimin de sultanıydı. Bizim de onu örnek almamız, eğitim ve bilime önem vermemiz, kendimizi sürekli geliştirmemiz gerek değil mi?

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, selam ve sevgiyle…

🖋Metin Özdamarlar

🎨Bala Erfidan

Gemileri Karadan Yürüten Komutan: Fatih Sultan Mehmet
00:00
00:00