Anne Babalar Buraya

HAVADA DENİZ- YENİ ROTAMIZ PARİS

Aslında gideceğimiz yerleri genelde babam belirler. Derya'ya ve bana birkaç tüyo verir ve bizden birkaç gün içinde gidilecek yeri tahmin etmemizi ister. (Söylemiş miydim? Derya benim küçük kardeşim). Bu kez öyle olmadı! Babam yanımıza geldi ve "Haydi gidiyoruz" dedi. "İyi ama nereye?" bu soru kardeşimden gelmişti.

"Nereye isterseniz!"

Heyecandan iki gün uyuyamadık. Karnımızın içinde uçuşan hatta tepinen kelebekleri durdurmaya çalıştık. E onlarla uğraşırken yemek de yiyemedik tabii. (Annem bu duruma hiç sevinmiş gözükmüyordu). Derya ile düşündük, düşündük, düşündüük veeee ikimizin de istediği ortak bir yer bulduk: Paris! Paris'te kocaman bir Disneyland vardı ve bu seçimimize annemizin de çok sevineceğinden emindik. Gerçekten öyle oldu, "Beni şaşırttınız çocuklar" dedi annem bütün günlerimizi Disneyland'da harcayacağımızdan habersiz.😀

Yine her zamanki gibi uzuuun uzuun araştırmalar yaptık Derya'yla. Babam bu seyahatin planını bize bırakmıştı, çok çalışmamız gerekiyordu. Çok çalıştık ama çalıştığımıza değdi!

İstanbul'dan Paris'e uçmak yaklaşık 3 buçuk saat sürüyor. Paris bizden bir saat geri. Havada harcadığımız bir saati yere iner inmez geri aldık, harikaydı. Kaybedecek tek saniyemiz bile yoktu, Disneyland öyle büyük ki.

Ehemm yani Paris!😀

Charles De Gaulle Havalimanı'nda iniş yaptık. (Burayı yazabilmek için 2 kere Google'dan kontrol ettim).😀 Havalimanından çıkınca bir trene binip şehir merkezindeki otelimize gittik. Otel öyle bir yerdeydi ki camdan biraz kafamızı uzatınca (tamam epey uzatmamız gerekiyordu)

Eyfel Kulesi'nin minicik bir parçasını görebiliyorduk.

Onu öyle uzaktan görünce çok heyecanlanıp yanına gitmeye karar verdik. Eyfel Kulesi gerçekten kocamaaandı. Kulenin tepesine çıkınca da bütüün Paris'i görüyorsunuz. Acaba uzaklarda Disneyland da gözüküyor mudur?

O gün Eyfel Kulesi'nin ardından şehri hızlıca turladık. Bütün şehir metro duraklarıyla sarmalanmış gibi. Ünlü caddeleri Şanzelize'ye vardığımızda akşam olmuştu. Oradaki kafelerden birine oturup bir şeyler yedik.

Ertesi gün istikametimiz, beklenen rota: Disneyland'dı. Yine bir trene atlayıp minik bir yolculukla rüyalarımızın şehrine vardık. Burası o kadaaaaar büyük ki, anlatamam.

İçinde Disneyland Park ve Walt Disney Studios var.

Etrafta dolaşan Mickey'ler, kocamaaaan roller coaster'lar, büyük şatolar, masallardan fırlamış gibi duran karakterler her şey burada. O kadar büyük ki girdiğimizde buranın hepsini asla göremeyeceğimizi düşünüp panik yaptık. Annem ve babam da burada olduğumuz için çok mutluydu çünkü Disneyland'da onlara göre de bir sürü yer varmış.

Disneyland'dan gece oldukça geç bir saatte ayrıldık. Çıkmadan önce her gün geleneksel olarak yaptıkları havai fişek gösterisini de izledik.

Her şey o kadar güzeldi ki...

O gece gördüğüm bütün rüyalarda Disneyland'daydım. Bazen bir korsan kılığında çocukların peşinden koşturuyordum bazen de uçsuz bucaksız trenlerde heyecanla bağırıyordum. Ertesi gün annem illa bizi Louvre Müzesi'ne götürmek istedi. Eh Derya ve ben müzelere pek meraklı değiliz ama Disneyland rüyamızdan sonra reddedemedik. Louvre Müzesi dünyanın en büyük müzelerinden biriymiş. (Tam 10 futbol sahası kadar, inanılmaz). İçinde 350 binden fazla eser varmış. En ünlülerinden biri de ünlü ressam Leonardo Da Vinci'nin yaptığı, Mona Lisa'ymış. Mona Lisa'yı biz de gördük. Resimde Mona Lisa hem ağlıyor hem de gülüyor gibi gözüktüğü için çok önemliymiş sanırım. Müzede o kadar çok resim vardı ki bu kadar çok resmi hiç bir arada görmemiştim.

Müzeden sonra Montmartre Tepesi'ne çıktık. Aslında buraya giderken füniküler denen yukarı çıkaran bir şey varmış ama biz onu sonradan gördük. O yüzden o tepeye çıkmak çok zor geldi.

Eeen tepedeyken yine biraz oturup manzarayı izledik.

Burada şarkı söyleyip gitar çalan bir grup vardı. Onları dinleyip biraz dinlendik. Sonra da bir şeyler yemek için aşağı indik. (Bu kez fünikülerle tabii!) Akşam babam bizi yemek için Paris'in ünlü yerlerinden birine götürdü: Cafe de Flore. (Yine ismini yazmak istedim ama o kadar zor ki babamdan yardım aldım.😀)Buraya eskiden çoook ünlü yazarlar, şairler falan gelirmiş. (Annem bu durumdan çok etkilendi tabii).

Ertesi sabah otelde kruvasan eşliğinde kahvaltımızı ettikten sonra Paris'e veda etmenin vaktinin geldiğini biliyorduk. Paris gezisi kardeşimle beni çok etkiledi. Özellikle Disneyland kısmı!

Yepyeni maceraları kucaklamak için şimdilik buraya "au revoir"!

🖊 Nilüfer Taktak

🎨 Feyza Eryüksel Koyunoğlu