Anne Babalar Buraya

KEDİNİN İSMİ NE OLACAK?

Önce, minik kedi için yiyecek bir şeyler aradık mutfakta. Porselen bir kaba da su koyduk içmesi için.

-Simit yesin işte… Ne güzel taze, çıtır çıtır simit…

Mine, simit konusunda ısrarcıydı. Ama şimdi en azından bütün bir simidi uzatmıyordu minik kediye! Ufacık bir parça koparıp öyle uzatmıştı.

Minik yavru, mini mini burnuyla önce kokladı simit parçasını. Sonra da burnu gibi minicik ağzını açtı… Ama dişleri o kadar küçüktü ki! Bu çıtır simit parçasını yiyecek güçte görünmüyordu hiç.

-Süt mü versek acaba?

Annem, buzdolabında süt şişesini arıyordu şimdi. Ben hemen araya girdim tabii:

-Süt olur tabii anneciğim. Ama içine biraz su katmamız gerekir. İnek sütü, kedileri hasta edebilirmiş. Sulandırıp vermek gerekirmiş. Bir kitapta okumuştum da bunu…

Babam, bu sözlerim üzerine beni omzumdan tutup kendisine doğru çekti birden! Sanırım yine benimle gurur duyduğunu söyleyecekti. Ne zaman benimle gurur duyacak olsa, hep böyle yapardı çünkü. Ama omzumu acıttığının farkında değildi galiba!



Bu büyükler sevgilerini gösterirken neden böyle kaba oluyorlar bazen?

-Aferin benim akıllı oğlum! Neler de biliyormuş! Gurur duydum!

Mine, babam böyle deyince beni biraz kıskandı galiba. O da bir şeyler bildiğini ispat etmeye çalışmak için hemen konuşmaya başladı:

-Ben de bir çizgi filmde görmüştüm… Kedilere simit verirken de içine su katmak gerekirmiş! Yoksa susamları onları susatırmış…

Yine bizi güldürmeyi başarmıştı Mine!

Babam, Mine'yi kucağına alıp yanağından öptü.

-Aferin benim kızıma! O abisinden de akıllı!

Mine'nin hoşuna gitmişti bu durum. Bu sefer susamsız dişlerini göstere göstere gülmeye başlamıştı.

-Benimle de gurur duyuyorsun değil mi baba?

-Evet canım kızım, en çok seninle gurur duyuyorum hem de!

-Hayır babacığım. Abim ve benimle aynı gururu duysan yeter. Fazlasına gerek yok! Kardeşler arasında ayrım olmaz, değil mi anne?

Mine'yi bu yüzden çok seviyorum işte! Canım kardeşim benim! Gerçekten de çok ama çok akıllı.

-Mesela şöyle yapabilirsin babacığım: Bir kulağınla benimle gurur duy, diğer kulağınla da abimle gurur duy. Böylece eşitlik olur, ayrım olmaz!

(Ah… Nazar mı ettim yoksa Mine'ye? Şu söylediklerine bakın hele! He he he!)

Biz böyle konuşmaya dalmışken, annem bir kabın içinde süt ve suyu karıştırıp hazır etmişti bile. Minik yavru çok aç olmalı ki hemen şıp şıp yalamaya başladı sulu sütünü.

Minik yavru karnını doyururken, ben de günün en önemli sorusunu soruverdim:

-Peki, ismi ne olacak bu minik kedinin?

Benim bu pek bir önemli sorumdan sonra hepimiz, derin düşüncelere dalmıştık. Bir kediye isim bulmak, öyle hemen olacak bir şey değildi. Düşünmek gerekirdi!

Babam, yine her zamanki gibi elini çenesine koymuştu bile! Annem de kollarını birleştirmiş, dalgın dalgın minik yavruya bakıyordu şimdi. Mine ise kediye vermek için kopardığı simit parçasını kemirmeye başlamıştı, dalgın dalgın…

Ben de düşünmeye başladım hemen tabii. Kafamı kaşımanın, saçlarımı karıştırmanın tam vaktiydi!

Kedilere konulan isimleri düşündüm önce. En çok hangi isimleri koyuyorlardı kedilere?

Pamuk: Genelde beyaz kedilere konulan bir isim. Gerçi, bizim sınıftaki Gülten'in kedisinin adı da pamuk. Ama kedisi simsiyah! Siyah pamuk mu olur hiç? Çok saçma!
Kömür: İşte, siyah kedilere bu isim konur genellikle… Kömür gibi kara kara oldukları için tabii.
Sarman: Bu isim de sarı kedilere konulur. Ama bana hep bir süper kahraman ismi gibi gelmiştir… SAR MAN! Düşmanlarına sarılıp, onları sevgisiyle alt eden bir süper kedi düşünsenize! Ne acayip olur ama!
Duman: Gri renkteki kedilerin vazgeçilmez isimlerindendir bu da. DU MAN diye de süper kahraman olabilir, değil mi? Böyle dumanların arasından çıkartıyor patisini kedimiz ve düşmanını…

OF OF! Ne zormuş isim bulmak! Ama bizim yavru kedimiz ne beyazdı, ne siyah, ne sarı ne de gri… Bu isimlerden hiçbiri olmazdı ki…

Aslında söyle desem daha doğru olacak galiba: Bizim yavru kedimiz hem beyazdı, hem siyah, hem sarı hem de gri! Anlayacağınız, bu renklerin hepsinden vardı üzerinde. Rengârenk bir kediye ne isim konur ki?

PAMUKLUSARMANKÖMÜRDUMANI ismini mi koyacaktık kediye? Bu kadar uzun isim de olmaz ki canım!

Ben derin derin düşüncelere dalmışken, Mine yine başladı zıplamaya! Acaba şimdi de kanguru mu olmuştu bu kız? Yoksa bu zıplaması, kurbağa olduğunu mu gösteriyordu?

-Buldum buldum!

Demek ki minik kediye bir isim bulmuştu Mine. Zıplaması bu yüzdendi.

-Adı… SİMİT olsun! Onu, martılara simit atmaya giderken bulduk. Simit yemedi ama bari bugünün anısına adı SİMİT olsun!

Söylemiştim size… Bu kız çok ama çok akıllı!

Doğukan İşler🖋
Zeynep Hafsa Günhan🎨


Kedinin İsmi Ne Olacak?
00:00
00:00