Anne Babalar Buraya

BÜYÜKLERE MEKTUBUMUZ VAR!

ERGENLERDEN EBEVEYNLERE VE EĞİTİMCİLERE AÇIK MEKTUP…

Ergenlik, hayatın yeniden doğuşu, en tatlıdan en acıya birçok deneyimin aynı anda tecrübe edildiği, bazen en hızlı bazen en yavaş bazen en coşkulu bazen en matemli dönem. Yıllardır onlarla yan yana duran biri olarak ben hiçbir kalıba koyamıyorum ergenleri. Bizzat kendi yaşamlarının biricikliğini tanımlara sığdırarak, onlara ahkâm kesmeye hiç niyetim yok.

Ancak rotayı biz ergenlerle çalışanlara veya ebeveynlere çevirecek olursam; yüzyıllardır süregelen döngünün değişmediğini fark ediyorum: "Nasıl yani? Eskiden anne- babamız bize bu imkânları sunmazdı, bizim zamanımızda fikriyatcocuk.com u okuyan yoktu" diyebilirsiniz. İşte tam da bu noktada, gözlerinizi kapatın ve on dört yaşındaki halinizi hayal edin. Muhtemelen sizin de ebeveynleriniz kendi zamanında olmayanları düşünüyor ya da vurguluyordur. Veya belki de eskiden kimse şimdiki gibi 'çok' düşünmüyordur. "Aman efendim, çok düşünsek suç düşünmesek suç" diyor olabilirsiniz. Hak veriyorum, etrafta X ve Y kuşağına da bu kadar ahkâm kesen bir uzman kalabalığı varken isyan etmemek elde değil. Ancak değişmeyen döngü şu: Yetişkinlerin kendi ihtiyaç ve duyguları ile ergenlerin (bir tık ilerisinde gençlerin) ihtiyaç ve duygularını karıştırıyor olması. Bu bazen ihmalkârlıkla bazen işgalle yani çocuğa çok fazla rehberlik ederek gösterebiliyor kendini.

Ergenlerden ebeveynlere ve eğitimcilere açık mektup...

Başta da dediğim gibi, 'biz de geçtik o yollardan'cılık yapmaya hiç niyetim yok. Sadece ergenlerden duyduğumu, onlardan yana aktarmak istiyorum naçizane… Gelin mektubu beraber açalım:

Selam!

Biz ergen!

Aslında bu tanımın kimi zaman gelişimimizin doğal bir parçası olan dönemi anlatmak için değil de dalga geçen bir üslupla kullanılmasından rahatsızız. Sizden farklı bir dönemde oluşumuzun herhangi bir şekilde kategorize edilerek, aşağılanarak ya da yüceltilerek algılanmasını istemiyoruz.

Küresel, politik, toplumsal değişkenlerin göz önünde tutularak, bu çağda, hırsın, rekabetin ve belirsizliğin daha fazla olduğunun; bilgiye ulaşmanın, farklılıkları olağan karşılamanın ve yaratıcılığın daha fazla ön plana çıktığının anlaşılmasını istiyoruz.

En önemlisi bizlerin de davranışları bu gerçeklerden etkileniyor.

HATIRLAYIN!

Sizlerin yaşadığı dünya da sizin üst neslinizinkinden farklıydı.

Size nasıl bakıyorlardı?

Ne hissediyordunuz?

Bu hisleriniz şimdiye nasıl yansıyor olabilir?

DÜŞÜNMEYE NE DERSİNİZ?

Yaşantımızdaki olanakların ve olanaksızlıkların sürekli 'bir eli yağda bir eli balda' veya 'kıyamet alameti' şeklinde vurgulanmasının neye hizmet ettiğini ANLAYAMIYORUZ.

İstihdam durumu ve sınav sistemi bizleri düşündürüyor. Hem de kara kara! 'Siz bizim geleceğimizsiniz' gibi söylemler de bizi hiç gaza getirmiyor açıkçası, gıcık oluyoruz! Düşündüklerimizi her zaman ifade edemesek de yetersizlik hissi yaşıyoruz. Lütfen! Bize sunulan olanakları bir de bu gözle değerlendirin. Bizler bunlarla baş ederken kimliğimizi oluşturabilmek adına yeterince sosyalleşmeye, birilerinin bizi gerçekten dinlemesine, kimliğimizi oluşturma yolculuğunda değişken duygularımızın anlaşılmasına ihtiyacımız var.

Evet! Size karşı bazen kırıcı davransak bile!

Her yerde 'daha iyi nasıl olursun' a dair o kadar çok bilgi var ki... Bizler sizlerden bir şeyi öğrenmekten, nasihatten ziyade sizlerle PAYLAŞIM YAPMAYA ihtiyaç duyuyoruz. Lütfen "bizim için değil bizimle yaşayın", o zaman anlatmak istediğiniz değerleri zaten anlıyoruz.

Aynı zamanda da bazen YALNIZ KALMAYA ihtiyaç duyuyoruz. BİRAZ İZİN VERİR MİSİNİZ?

Belki siz de bu süreci KENDİNİZİ GELİŞTİRMEYE ayırmak istersiniz... Bunu yaptığınızda, bize geleceğimiz ve davranışlarımızla ilgili rehberliğiniz SAMİMİ ve TUTARLI geliyor.

Bu dünyanın gerçekleri bizim tozpembe hayallerimizden çok daha FARKLI olabilir. Ancak bizim tam da şimdi hayal kurmaya ve bunları biriyle PAYLAŞMAYA ihtiyacımız var.

Bizimle ilgili ZORLANDIĞINIZDA siz de bunu bize anlatabilirsiniz. ANLARIZ! Süper güçleriniz olmak zorunda değil, incinmiş veya yorulmuş olabilirsiniz.

İmza: Z.

Şimdi sözü ergenlerden alıp, onları bize öyle güzel anlatan, rahmetli Doğan Cüceloğlu hocamızın 6 iletişim ilkesini hatırlayalım.

Ve ne kadar diyaloğumuza yansıttığımıza bakalım, olur mu?

  1. Sen varsın.

  2. Seni olduğun gibi kabul ediyorum.

  3. Senin tekliğinin farkındayım, sen biriciksin, değerlisin.

  4. Potansiyeline güveniyorum.

  5. Sen emek ve zaman verilmeye değersin.

  6. Sana saygım var, sen ve ben bir ekipteniz ve ikimizin de sorumlulukları var.

Meraklısına not: Bu 6 iletişim ilkesini hocamızın youtube kanalındaki 'Ergenlikle ilgili sorularınızı yanıtlıyorum' videosundan alıntıladım.

Bu yazıyı okuyan herkese, sabırlar ve güzellikler diliyorum. Büyümek, bizim için de zor…

✏ Klinik Psikolog Sena Kübra Çataloğlu