Anne Babalar Buraya

“SAĞLAM ÇOCUKLAR” YETİŞTİRMEK 2: DUYGU DÜZENLEME

"Duygu nedir?" sorusunun cevabını önce 'biz'den bir jargonla vermek geliyor içimden: Duygular hayatın tadı tuzudur. Bu tanımla sadece olumlu anlamda değil, olumsuz anlamda da hemhal olabiliriz. Olumsuz deneyimler, hissetmek istemediklerimizi; olumlu deneyimler ise hissetmek istediklerimizi beraberinde getirir.

Duygular, yaşam boyu deneyimlenen ve biyolojik, kültürel, çevresel, genetik kökleri olan soyut bir parçamızdır. İnsan olarak bizi gelişime götürecek önemli süreçlerden biri bu parçamızı tanıyarak kendimizle bağ kurmaktır. Hayatı zenginleştirmek, ilişkilerimizi derinleştirmek için duygularımızı anlamak yoluyla kendimizle bağ kurmak ve iletişimlerimizde çeşitli yollarla hissettiklerimizi ifade etmek önemli bir yol olabilir.

Peki duyguların 'sağlam çocuk yetiştirmekte' rolü ne olabilir?

Maruz kaldığımız davranışın/olayın/mağduriyetin sonucu ne olursa olsun hissettiklerimizin ve hissettiklerimizi ifade ediş biçimimizin sorumluluğu öncelikle bize ait. Kabul etmek ya da hayata geçirmek ne kadar zor olsa da yaratıcıyla, dünyayla ve tabii ki çocuklarımızla istediğimiz iletişimi kurabilmenin yolu büyük oranda bu sorumluluğu almaktan geçiyor. Bu yazıyı okumaya vakit ayıran anne ve babaların ezbere inanışları sorgulayarak sorumluluk almaya gönüllü olduklarını varsayıyorum 😊

Gelelim duygu düzenlemenin (diğer bir deyişle duygu regülasyonunun) çocukçasına…

Duygu düzenleme, farklı tanımları olan bir kavramdır. Kısaca: hissettiğimiz "uyarıcı" duyguları fark edip gözlemleyerek, tanımlayarak, duygunun bedenimizdeki etkisini yumuşatarak uygun düzeyde yaşantılamaktır. Neden "uyarıcı duygu" dedim?

Bazı duygular bedenimizin daha fazla tepki vermesine, mesela o anı-ortamı-dünyayı tehdit edici algılamasına sebep olabilir. Örneğin: Öfke.

Bu durumda, kişinin hissettiklerini, çevresine ya da kendisine zarar vermeyerek hayata uyum sağlama becerisini aksatmayarak hareket edebilmesi "düzenleme becerisi" gerektirir. Burada uyum ile kastedilen 'her şeye sakin ve olgun tepkiler vermek' değil. Hislerimize, tepkisel bir dışavurumdan önce içimizde yer açmak. Daha sonra bunu istediğimiz uygunlukta ifade etmek.

Bizi iyi hissettiren, hayatımızı devam ettirmemizi zorlaştırmayan ortamda, ilişkilerimizde kabul gören duyguları daha olağan yaşar ve çoğu zaman düzenlemeye ihtiyaç duymayız.

Duygu düzenleme psikolojik sağlamlığı koruyan faktörlerden biridir. Araştırmalara göre duygu düzenleme becerisi olan ebeveynlerin çocukları da bu beceriye sahip. Aslında çocuklar tıpkı duyguları aldıkları gibi onları düzenleme becerisini de ebeveynlerinden alırlar. Bu da farkında olmadan, "örtük öğrenme" denilen bir süreçle gerçekleşir.

Peki çocukların duygularını uygun tonda yaşantılaması için bizler nasıl rehberlik edebiliriz? Kısa açıklamalı başlıklarla izah edeceğim:

1. DUYGULARI TANIMA

Biliyor muydunuz? Evrensel olan 6 temel duygudan söz edebiliriz: Mutluluk, öfke, korku, şaşkınlık, utanç, tiksinme. Üstelik bu duyguların yüze yansıma şekli de dünyanın her yerinde benzer. Tabii çocuklara kuru kuru teorik bilgiler vermek yerine duyguları onların dilinden anlatan çok hoş kitaplar var. Bunları araştırabilirsiniz. Ben özellikle "Duygularıyla Arkadaş Olan Çocuk" kitabını öneririm. Duygu düzenlemede çocuğun, duygunun rengini, şeklini hatta dokusunu bile hayal ederek ifade etmesi önemli bir nokta. Kitap da buna çok yardımcı oluyor. Siz de diyaloglarınıza bunu yerleştirebilirsiniz.

2. BAKIŞ AÇISI

Günümüzde tüketim kültürünün de etkisiyle odağımız sürekli "iyi hissetmeye" çevrilmeye çalışılıyor. Bazen üzgünlük, hayal kırıklığı, kaygı, korku, öfke gibi duyguların hissedilmesinin kötü olmadığı önce bizler tarafından benimsenebilir ve çocuklarımıza benimsetilebilir. Örneğin, çocuğumuz korktuğu bir anda odağımız "bir şey yok!" veya "düşünme bunları." demek ya da "eyvah ne oldu!" gibi "yükselen" bir tepki vermek yerine şefkat ve sakinlik göstermek olursa çocuğun duygusunun geçip gitmesi, bu duygunun bir "misafir" olduğunu anlayabilmesi kolaylaşır. Çünkü çocuğa göre "bir şey" var ki korkuyor. Biz de bu duruma empatiyle, bedensel temasla, yumuşak bir ses tonuyla ne olduğunu sorup geçiştirmeyerek, çocuğun korktuğu durumu ifade etmesine olanak tanıyıp eşlik edebiliriz. Bu da biz olmadığımız zaman da korkuyu "misafir etmesini" kolaylaştırabilir.

3. DUYGULAR ÜZERİNE KONUŞMA

Duyguları görmezden gelmek, bastırmak, hemen değişmesine odaklanmak veya "üzgünsen sana çikolata vereyim" demek yerine onlar hakkında konuşmamız daha uygundur.

Peki, nasıl bir konuşma? Öncelikle ebeveynler cümlelerinde duygularına yer verebilirler: "Bana haber vermeden oraya gittiğinde çok korktum" gibi… Bu cümleleri kurarken de mimik ve tonlamalarını (tabii yaş grubuna göre de) belirginleştirebilirler. Çocuklara karşı kurmak için ise şu cümleler fikir verebilir:

  • Galiba çok korkmuşsun anlatmak ister misin?

  • Korku şimdi vücudunda var mı?

  • Korku hala bu odada mı?

  • Arkadaşına kalemini kırdığı için vurmak yerine ne diyebilirsin?

  • Sence nasıl hissediyordur?

  • Bu hissini ona nasıl ifade edebilirsin?

4. BEDENİ KULLANMA

Egzersiz: Araştırmalarda egzersiz ile psikolojik sağlamlık ve duygu düzenleme arasında ilişkiler bulunmuştur. Düzenli yapılan bir spor, günlük yürüyüşler, evdeki basit hareketler birer egzersizdir.

Nefes çalışmaları: Zaman zaman çocuğunuzla beraber örneğin, 3 kere nefes alıp 6 kere verdiğiniz çalışmalar yapabilirsiniz. Bu tür çalışmalar öfke, endişe gibi anlarda yardımcı olabileceği gibi günlük yaşamda dikkati toplamak, ana odaklanmak, bedeni gevşetmek için de yardımcı olabilir.

Duyusal bütünleme: Henüz çok bilinmeyen ancak duygu düzenleme ile oldukça ilişkisi olan bir konu. Kısaca, bazı çocuklar ışık, hareket, ses gibi uyaranlara karşı hassas olabilirler. Mesela bazılarına sakin müzik iyi gelirken bazılarına iyi gelmez; bazı çocuklar ders çalışırken sakin sakin oturamaz ve sallanmaya ihtiyaç duyarlar veya ellerinde bir nesne olsun isterler. Yani her çocuğun "sakinlik" hali bir olmayabilir. Çocukların duyusal hassasiyetlerini fark etmek sinir sistemleriyle doğrudan ilişkilidir. Dolayısıyla duygu regülasyonu ile de. Konuyla ilgili Fizyoterapist Ebru Albayrak Sidar'ın çalışmalarını takip etmenizi öneririm.

🖋Sena Kübra Çataloğlu