Anne Babalar Buraya

"SAĞLAM ÇOCUKLAR" YETİŞTİRMEK

"Sağlam çocuk" olmak ne demek?

Son zamanlarda sürekli duyduğumuz bir kavram olan "psikolojik sağlamlık" nedir ve sağlam çocuk yetiştirmek nasıl mümkün olur? Cevabı çok geniş olan bu soruya yazımızda kısaca yer vermeye çalışacağız.

Psikolojik sağlamlık, farklı farklı tanımları olsa da kısaca: Bireylerin gelişim ve uyumunu etkileyebilecek zorlu yaşantılara, riskli durumlara rağmen iyi sonuçlar elde edebilmesi (Masten, 2001) şeklinde özetlenebilir. Psikolojik sağlamlığı gelişmiş olan bireylerin özelliklerinden bazıları: olumsuz durumlara rağmen olumlu tutumlar sergilemek, zorluklar karşısında mücadele edebilmek, beklenmedik durumlarda uyumlu davranabilmektir.

Dikkat ederseniz psikolojik sağlamlığı "gelişmiş olan" ifadesini kullandım. Çünkü araştırmalar gösteriyor ki "psikolojik sağlamlığı olan" insanlar kendiliğinden bu şekilde değiller. Geliştirilerek güçlendirilebilir bir özellik olduğunu, hatta yaşamın olumlu ve olumsuz olaylarına tanık oldukça gelişiminin sürdüğünü söyleyebiliriz.

Psikolojik sağlamlıkla ilgili, kişinin sağlam kalmasını destekleyen koruyucu unsurlardan, psikolojik sağlamlığa risk oluşturabilecek durumlardan ve bunların kapsadığı pek çok başlıktan söz etmek mümkün. Başta ifade ettiğimiz gibi, psikolojik sağlamlığı sonraki birkaç yazımızda "ebeveynlerin çocukların psikolojik sağlamlığına etkisi" bazında en çok üzerinde durulası başlıklarla ele alacağız.

Bunlardan bilinen en temel başlıkla giriş yapalım: bağlanma.

Bağlanma, psikoloji biliminin pek çok önemli otoritesi (bkz. Freud) tarafından sağlıklı ilişkiler kurmanın temeli olarak görülüyor. Anne karnında başlayan bu süreç, 2 yaşına kadar oldukça önemli olmakla beraber aslında insan hayatı boyunca varlığını hissettiriyor. Kişilik gelişimini, sağlıklı ilişkiler kurma yetisini ve hatta bedensel gelişimi etkileyen bu süreç, zorluklarla baş etme kapasitesini ortaya koyan psikolojik sağlamlık üzerinde de etkili.

"Bağlanma" biz daha doğmadan içimize atılan bir tohum, hala büyüyen bir ağaç.

Peki anne – babalar çocuklarıyla sağlıklı bir bağlanma süreci yaşayabilmek için nelere dikkat etmeli?

1.Klişe gelebilir ancak vakit ayırmalı.

Kendi anne babanızla kurduğunuz ilişkiler nasıldı? Çocuğunuzla kurduğunuz ilişkide tek belirleyici etken anne babanızın size nasıl davrandığı değildir. Ancak en başa koyacağımız sorular şunlar olabilir: Bebekliğinizde, çocukluğunuzda anne babanız, birlikte yaşadığınız diğer büyükleriniz, öğretmeniniz size, yani içinizdeki 6 yaşındaki çocuğa ne hissettirdi?

Otoriterler miydi?

Umursamazlar mıydı?

Etrafınızda pervane mi oluyorlardı?

Eşinizle, arkadaşlarınızla ilişkilerinizde sık tekrarlanan bir problem yaşıyor musunuz?

Çocukluk anılarınızı karşınıza alıp konuşmak, içinizdeki çocukla kurduğunuz iyi bir bağı; içinizdeki çocukla kurduğunuz iyi bir bağ da evladınızla kurduğunuz iyi bir bağı mümkün kılabilir. Kendi çocukluk çağımızda hissettiğimiz duyguları hiç farkında olmadan kendi çocuğumuza yaşatabiliriz. Bu konuda derinlemesine çalışmak için, Doğan Cüceloğlu'nun "İçimizdeki Çocuk" ve Feride Koçak Can'ın "Bilinçaltınızdan Gelen Ebeveyn" kitaplarının konuya dair iyi birer rehber kaynak olduğu fikrindeyiz.

2.Temas…

Çok sayıda araştırma bebeklerin doğuştan gelen bir bedensel yakınlık arayışında olduğunu ortaya koymuştur. Bu, bebeğe güven ve rahatlık verir. Hatta annenin bebeği emzirirken tutma şeklinin bile belirleyici olduğunu ortaya koyan çalışmalar var. Temas ihtiyacı, hayat boyu bizimle olmakla beraber; her çocuk özeldir ve ebeveynle bedensel yakınlık isteği kendine özgü bir tonda ortaya çıkabilir. Mesela çocuğuna çok sık sarılıp öpmek isteyen bir anneyi düşünelim. Çocuk bunu aynı sıklıkta ve "şekilde" istemiyorsa buradaki temas ihtiyacı çocuğun değil; annenin ihtiyacıdır diyebiliriz (bir üst başlıktaki mesele). Çocuklar büyüdükçe sınırlar çizerler ve bu sınırlar bedensel teması azaltmayı da içerebilir: "Sevdiğiniz için" sarılıyor bile olsanız. Zaten temas kurmadaki temel mesele sıklık ve süre değil ihtiyacı karşılamaktır. Örneğin, bir çocuk kızdığında ve endişelendiğinde şefkatle sarılmanıza ihtiyaç duyabilir. Bu ihtiyaçları "okumak" da sağlıklı temasın bir parçasıdır. Bu konuya bir sonraki yazımızda tekrar değineceğiz.


3.Ne kadar oyuncusunuz?

Çocuğunuzla çeşitli oyunlar oynamanız kuracağınız iletişimi zenginleştirir. Onların dilinden iletişim kurabilmek, güvenli bağlanmanın kapılarını açar. Çocukların dili oyundur. Bu oyun dili. sadece enerjilerini arttırmak, dış dünyayı keşfetmelerine hizmet etmek, hayallerini zenginleştirmekle kalmaz, önemli bir şeye daha hizmet eder: Zor yaşantılarını (kayıp, öfke, travma, anne sütünden ayrılma, tuvalet eğitimi vb. temalı) ifade etmek.

Oyun deyince aklımıza "Acaba tam olarak hangi oyunlar bağlanmaya hizmet eder?" sorusu gelebilir. Bu soruya cevap verecek tematik oyunlar da var elbette ancak burada daha çok aynı dilden konuşarak hem bedenle hem zihinle çocuğunuzla "anda olmayı" kastediyoruz. Özellikle çocuğun duygusunu yansıtmasına izin vermek ve onu düzeltmemek, öğretme kaygısı taşımamak çok önemli bir detay. Unutmayın! Bir oyun arkadaşı "gücünü" göstermez, öğretmez: "Kırmızı bulutsa kırmızı bulut!" "Nasıl oyun" kısmına kısaca değinirsek: Onunla çizgi film karakterinin kelimeleriyle, hareketleriyle konuşmanız bir oyun olabilir; markete gitmek, ödev yapmak, tuvalete gitmek, dişleri fırçalamak da oyunlaştırılabilir pekâlâ. Bunları yaparkenki içtenlik ise en önemli vurgu: Sokaklarımız daima içimizdeki çocuğa çıkıyor!

Şunu tekrar ekleyelim: Bağlanma bir "ağaç" dedik ve bazen ağaçlar istediğimiz gibi büyümüyor, belki verecek suyumuz olmuyor, belki istemediğimiz olaylar onu güneşten mahrum ediyor. Ancak unutmayalım bu ağaç daima kendisine sevgiyle yaslananı sever, ona çabalayarak bakmak ve yeşertmek için geç değil!

*Bir sonraki yazımızda psikolojik sağlamlığın hatırı sayılır meselelerinden biri olan duygu düzenleme konusunu ele alacağız.

Meraklısına not: Psikolojik Sağlamlık ile ilgili Dr. Atanur Akar hocanın tezini inceleyebilirsiniz.

🖋Sena Kübra Çataloğlu